Mütalâa vermeye yetkili makamın kendi yetki sınırları içinde olan vergi dairesinin bağlı olduğu Rapor Değerlendirme Komisyonu olduğu önceki yazılarımızda belirtilmişti. CMK’nın yetkiye ilişkin kuralları gereğince, farklı bir Komisyondan alınacak mütalâanın Cumhuriyet başsavcılığına verilecek suç duyurunda kullanılamayacağı, kullanılsa dahi dikkate alınmayacağı açıktır[1].
Görüş verilmesinde de yer bakımından yetkili olan vergi dairesi dışında bir vergi dairesinden alınacak görüş, mütalâa da olduğu gibi Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştırılacak suç duyurusunda etkisiz olacaktır. Görüş vermeye yetkili birim suçun kaynağı olan ilgili vergi bakımından bağlı olunan vergi dairesidir[2].
Yargıtay kararları ile de sabit olmak üzere, mütalâanın yazılı olarak verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır[3]. Ayrıca mütalâa veya görüş her bir sanık için ayrı ayrı verilmelidir, dosyada birden fazla kişi var ve mütalâa veya görüş yalnızca bazıları için verilmiş ise hakkında mütalâa veya görüş verilmeyenler için yargılama yapılamaz[4]. Buna ek olarak mütalâa da belirtilen suçlamanın dışında, başka bir suçlamadan da ceza verilemez[5].
Verilecek mütalâanın net bir şekilde illiyet bağını ortaya koyması gerekmektedir. Hakkında mütalâa verilen kişinin ne zamanki hangi eylemleri için ve hangi suç için verildiği tespit edilmelidir.[6] Mütalâa veya görüşte belirtilen kişiler ile iddianamede hakkında ceza istenen kişiler aynı olmalıdır. İlgili yönetmelikte de, fail ve fiil arasındaki ilişki sıkça tekrarlanmaktadır.
Mütalâa veya görüş verenler, hazırladıkları bu raporların doğruluğundan sorumlu değildirler. Hal böyle olunca Cumhuriyet savcısı da suçu nitelendirme konusunda bağımsızdır. Ancak belirtmek gerekir ki; suç raporunda gerçekleştiği belirtilen eylem ile daha sonra verilen mütalâanın konuları aynı olmalı ve iddianamenin de mütalâada belirtilen suç ile konu bakımından aynı olması gerekmektedir. Özetle vergi suçu raporu ile başlayan silsilede iddia edilen suç ile, tüm aşamaların sonunda hüküm verildiğinde hükme esas olan fiillerin aynı olması gerekmektedir. Burada önemli olan fiilin aynı olmasıdır, yoksa elbette mahkeme fiili vasıflandırma konusunda özgürdür.
İnceleme elemanları ve Komisyon tarafından verilen suç raporu ve mütalâaya rağmen Cumhuriyet savcısının yeterli delil görmeyip soruşturmaya yer yok kararı vermesi mümkündür. Bu durumda, zarara uğrayan hazinenin itiraz hakkı mevcuttur.
Mütalâa ile iddianame arasında suça isnat edilen fiil farkı bulunması durumunda, mütalâa alınmadan dava açılmış olması halinde uygulandığı gibi durma kararı verilmeli ve mütalâa verip vermeyeceği ilgili Vergi Dairesi Başkanlığından sorulmalıdır. Bunun sonucuna göre sanıkların hukuki durumu değerlendirilecektir.
Birbirine dönüşebilen suçlarda dönüşen suç bakımından yeniden mütalâa almaya gerek olmaz. Örnek olarak; “defter sahifelerini yok etmek” suçu “defter sahifelerini yok ederek yerine başka sayfalar koymak” suçu şekline dönüşebilecek bir suçtur[7].
Tüm bu teknik unsurların içinde yurttaşların mağdur olmaması için takip edebilecekleri en iyi yol, vergi hukuku ve ceza hukuku pratiğine sahip bir avukatla savunmalarını gerçekleştirmeleri olacaktır.
Av. Murat OBAY (LL.M.)
Vergi Hukuku Bilim Uzmanı
[1] “213 sayılı VUK’nın 367. maddesi uyannca Defterdarlık veya Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ya da 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 33. maddesi uyarınca Defterdar veya Vergi Dairesi Başkanı adına imza atmaya yetkili olanlardan mütalaa alınmadan Vergi Dairesi Başkanı adına imza atmayan “Denetim Grup Müdürü Vekilinin” İhbarı üzerine açılan kamu davasına devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı…”
Y. 11 CD. 31.01.2008 TARİH VE 2007/2298 E., 2008/470 K.
[2] Şenyüz Doğan, Vergi Kaçakçılığı Suçunda Dava Şartı Olarak Mütalâa/Görüş, İzmir Barosu Dergisi, Yıl 81, Sayı 2, s. 38
[3] “Bu itibarla, mütalâanın ilgili dairece evrak üzerinde inceleme yapIlarak, yazılı olarak verilmesi gerekir. Bu husus nazara alınmadan, Defterdar’ın mahkemece dinlenmesi cihetine gidilerek (Davanın açılmasına rıza gösteriyorum. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyorum) şeklindeki beyanına istinaden duruşmaya devamla hüküm kurulması, … hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına…” Y. 9. CD. 18.01.1990 tarih ve 1989/3649 E., 1990/260 K.
[4] “Dosyada mevcur defterdarlık mütalâasının Ziya’ya ilişkin olduğu, sanık Mehmet hakkında ise 213 sayılı Kanunun 367. Maddesi uyarınca verilmiş mütalâa bulunmadığı gözetilmeden açılan davaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi, … hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına… ” Y. 9. CD. 11.10.1990 tarih ve 1990/2353 E., 1990/3216 K.
[5] “5271 sayılı CMK’nın 225. (1412 sayılı CMUK’un 257 ve 150) maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, ‘sahte fatura kullanmak’ ve ‘sahte fatura düzenlemek’ suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu, birinin diğerine dönüşemeyeceği her ne kadar vergi mütalâası ‘sahte fatura düzenlemek’ suçundan verilmiş ise de, sanık hakkında ‘sahte fatura kullanmak’ suçundan kamu davası açıldığı, iddianamede anlatılan eylemin dışına çıkılarak başka bir suçtan yargılama yapılması ve hüküm kurulması, anılan madde hükmü gereğince mümkün olmadığına göre; yargılamanın durdurularak 213 sayılı yasanın 367. Maddesi uyarınca Vergi Dairesi Başkanlığından, ‘sahte fatura kullanmak’ suçundan mütalâa verilip verilmeyeceği sorulup, bu suçtan vergi mütalâası verildiği takdirde yargılamaya devamla hüküm kurmak, övergi mütalâası verilmemesi durumunda ise, yargılama şartı gerçekleşmeyeceğinden davanın düşmesine karar vermekten ibaret olduğu …. Bozulmasına .…” Y. 11 . CD. 04.11.2013 tarih ve 2013/23357 E., 2013/15895 K.
[6] “Verilecek mütalaalarda suçun unsurlarıyla, fiil ile fail arasındaki ilişki değerlendirilir.” Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Oluşturulması İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik m. 13/8
[7] Şenyüz Doğan, Vergi Kaçakçılığı Suçunda Dava Şartı Olarak Mütalâa/Görüş, İzmir Barosu Dergisi, Yıl 81, Sayı 2, s. 45