İdari Yargılama Usulü Kanununa göre, idari yargıda yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinden gerçekleştirilir. Bu idari yargıda duruşma gerçekleştirilmeyeceği anlamına gelmez, fakat “duruşma” idari yargıda ve idari yargı içinde kendine yer bulan vergi davalarında istisna niteliğindedir. Yazılı yargılama ilkesinin asıl amacı, uyuşmazlığın en kısa sürede çözüme bağlanmasını sağlamaktır. Yoksa bu durum duruşma yapılmayacağı ve delillerin değerlendirilmeyeceği anlamı taşımaz. Dosya üzerinden inceleme ilkesi de, yazılı yargılama usulünün doğal bir çıktısıdır.
Vergi davalarına bir diğer hâkim ilke de, re’sen araştırma ilkesidir. Hukuk davalarının aksine davaya ilişkin malzemelerin mahkeme tarafından dosya içine getirilmesi bu ilkenin sonucudur. İdari yargıda hâkim dava açıldıktan sonra sürecin tamamen yöneticisi konumuna gelir ve uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan tüm araştırmayı kendisinden talep edilmese dahi yapar. Dolayısıyla tarafların sunduğu bilgilerle sınırlı ve bağlı değildir, ancak davanın konusu ve talep ile bağlıdır. Bu sebeple davanın bir vergi avukatı tarafından açılmış olması, doğru bir dava açılması için önem arz eden hususların başında gelir. Yargılama aşamasında ortaya çıkan re’sen araştırma ilkesi ayrıca, idari süreçte de geçerlidir. Yani idare de, kendisinden talepte bulunan tarafından talep ve iddialarıyla bağlı kalmayarak, kendisi re’sen araştırma ilkesi gereği kamu yararı ve hukuka uygunluk yönünden hareket etmekle mükelleftir. Ancak uygulamada, özellikle de vergi idaresinde bunun mükellef lehine kullanıldığına sık rastlanmamaktadır. Bu sebeple vergi hukuku uzmanı bir avukat-vergi hukukçusu eliyle idari başvuruların yapılması, idarenin hukuka uygunluk konusunda kendini daha doğru bir şekilde denetlemesine olanak sağlayacaktır. Elbette re’sen araştırma ilkesinin de sınırları bulunmaktadır. Mahkeme bu ilkeyi keyfi olarak kullanamaz ve bu yetkiye dayanarak yerindelik denetimi gerçekleştiremez.
İdari yargıda ve kapsamında bulunan vergi yargısında amaç maddi gerçeğe ulaşmak olduğu için delil serbestisi ilkesi uygulanmaktadır. Yani maddi gerçeğe ulaşmak için her türlü delilden yararlanılması mümkündür. Elbette bunun da istisnaları bulunmaktadır. Bir vergi davasında yemin deliline dayanılamaz ve tanık dinletilemez. Tanık dinletilememesi istisnasının da kendi içinde bir istisnası vardır ki, o da vergiyi doğuran olayla ilgisi açık ve doğal olan kişi bir vergi davasında tanık olarak dinlenebilir. Delil serbestisi ilkesinin doğal bir çıktısı olarak, hâkim tüm delillerin ispat değerini serbestçe değerlendirebilecektir ki, bu da delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi olarak vergi davalarında kendisini gösterir.
Avukat
Murat OBAY (LL.M.)
Vergi Hukuku Bilim Uzmanı